Tez-tez Verilən Suallar
Sedefe yatkınlığı olan kişilerde psikolojik stres ve sıkıntılar sedefi tetikleyebilir veya mevcut döküntülerin artışına neden olabilir. Bu nedenle stresi fazla olan kişilerin psikolojik yardım almasının hastalık şiddetini azaltıcı etkisi olacaktır. Ayrıca diş çürüğü, bademcik iltihabı, idrar yolları iltihabı gibi mikrobik hastalıklar ve sürtme, çarpma, kaşıma gibi zedelemeler, fazla alkol alınması, bazı metabolik hastalıklar (hipokalsemi) ve ilaçlarda tetikleyici olabilir.
Özellikle çocuklarda streptokok adında boğazda yerleşen bakteri enfeksiyonlarında sedefin alevlendiğini belirten Dr. Mehmet İlteber BAHADIR, bu nedenle sürekli bademcik iltihabı geçiren hastaların tam bir tedavi görmeleri gerekmektedir. Sıklıkla dermatologlar kişide bir şikayet olmasa bile boğazdan pamuklu bir çubuk yardımıyla kültür alıp antibiyogram testi isterler. Bunlar haricinde vücutta sürekli bir enfeksiyon kaynağının bulunduğu hastalıkların (örneğin çürük diş) tedavisi şarttır.
Sedef güneşli iklimlerde azalır ve özellikle kışın artış gösterir. Yine düşük rakımlı bölgelerde sedef hastalığı daha az görülmektedir. Kuru iklimlerde nem az olduğu için hastalar kabuklanan bölgelerinde daha fazla kaşıntı hisseder. Bu nedenle sedef hastaları nemli iklimi olan bölgelerde daha rahat edebilir. Yine kışın kalorifer ve sobaların etkisiyle hava kurur ve kabuklanmalarda kaşıntı artar. Dr. Mehmet İlteber BAHADIR’ın hastalarına tavsiyesi kışın bol nemlendirici kullanmaları yönündedir. Kışın banyo sonrası nemlendirici kullanmak kişideki kış aylarında görülen sedef lezyonlarının artışını önler.
Sedef hastalarının giyinmeleri, kullandıkları kumaşlar, giyiniş şekilleri, hastalığın seyrini etkiler mi gibi pek çok sorunun cevabını bu kısa makalede vermeye çalışacağız;
Her zaman belirttiğim gibi ana kuralımız cildin yağ ve nem dengesini doğru oranda sağlamaktır. Kliniğimizde her gün onlarca hastaya bakıyoruz, tecrübelerimizden yola çıkarak pek çok hastada gözlemlerimiz sonucu hastaların gövde, sırt ve karın kısımlarında hiçbir lezyon yokken yani tertemiz sapasağlam bir cilt gözlemlerken, kol ve bacaklarda çok yoğun özellikle plak yapmış ciltten kabarık sedef lezyonlarını gözlemleriz. O zaman sorumuz şu şekilde olmalı diyen DR. Mehmet İlteber Bahadır; kol ve bacaklarda sedef lezyonları varken hangi etkenler sebebiyle bu lezyonlar gövdede yani karın ve sırtta çıkmamıştır, bu sorunun cevabı aslında bizim nasıl giyinmemiz gerektiğini anlatır. Özellikle kışın iç çamaşırı, atlet fanila gibi sık dokunmuş, pamuklu, nemi içerde tutan gövdemizin darbe almadan saran kıyafetler sedef hastalığının vücutta yayılmasını engelleyen ana faktörlerdir. Kışın soğuk havanın kol ve bacaklara olan teması sedef hastalığı lezyonlarının bu bölgelerde yayılmasını sağlar, oysa nemi içerde tutan giydiğimiz iç çamaşırları cildin çatlamasını önlemiş ve lezyonların yayılmasına imkan vermemiştir. O zaman ilk sorumuza cevap vermek gerekirse; kışın gövdeyi ve kolları bileklere kadar saracak, nemi içerde tutan, sık dokumalı pamuklu sweatshirt tarzı giysileri sedef hastalarına tavsiye ederiz. Kaçınılması gereken giysiler ise kalın, yünlü, soğuk havanın cilde temasını engellemeyen kışlık kazak gibi giysilerdir. Bu tip giysiler de kişinin cildi hızla kurur cilt nemini kaybeder soğuk havayla temas eden cilt çatlar ve sedef hastalığı lezyonlarında artış olur. Bu tip kalın yünlü sık dokunmamış kazak tarzı giysiler giymek zorunda kalan hastalara mutlaka kalın kazaklarının altına kolları bileklere kadar uzanan bodyler giymelerini tavsiye ederiz. Bu sayede cildimiz kuruyup çatlamaz, kişinin cildi kendi yağı ile beslenir. Kişi soğuk havadan etkilenmez ve cildin yağ nem dengesi mükemmele ulaşır diyorum.
Dr. Mehmet İlteber Bahadır sözlerine şu şekilde devam etti;
Sedef hastalarında bu basit kurallar hayatımızın büyük oranda kolaylaşmasını sağlayacaktır. Kışın soğuk havada dışarı çıkarsanız özellikle kol ve bacaklarınızı koruyacak sweatshirt-body tarzı giyinmenizi öneririm. Bu kısa makaleler ile sizi bilgilendirmeye çalıştım. Hepiniz sağlıcakla kalın, hoşça kalın.
DR. Mehmet İlteber Bahadır ile yeni bir söyleşide beraberiz. Tecrübelerini kendinden aktarmalarını bekliyoruz.
Sedef hastalığının çok sık tuttuğu bölgelerden daha önceki programlarda bahsetmiştik. Bu bölgeler kollar, bacaklar, saçlı deri, kulak arkası, diz ve dirsek gibi cildin daha sık darbe aldığı noktalardır. Gerçekten de artık bir hasta geldiğinde olsun olmasın tüm hastalarda alt bacak, diz, kollar ve dirseklere otomatik olarak bakıyorum ve hemen hemen gelen hastaların %80’den fazlasında bu bölgelerde sedef hastalığı lezyonları görüyoruz. Yüz bölgemiz bizim en değer verdiğimiz ve normal sağlıklı insanların da cilt bakımı yaptığı bölgelerin başında geliyor. Özellikle soğuk havalarda hemen hemen hepimiz yüz bölgemizde çeşitli yağ ve aromalar içeren kremler uygulayarak cilt bakımı sağlıyoruz.
Hatta pek çok kişide özellik bayanlarda yüzde krem kullanmak bir alışkanlık haline gelmiştir diyerek önemli bir noktanın altını çizmek istiyorum. Şimdi gelelim yüz bölgesinde sedef hastalığı olur mu sorusunun cevabına;
Gerçekte yüz bölgesi sedef hastalığı lezyonlarının kol, bacak gibi sık tuttuğu bölgelerden biri değildir. Bunun iki sebebi vardır, birinci sebebi; yüzdeki ter bezleri sayesinde yüzdeki yağ nem dengesi vücudun diğer bölgelerine göre çok daha iyidir. Terleme ile beraber cildin yağlanması yüzümüzdeki cildi çok daha iyi besler. Yüz daha genç, parlak ve sağlıklı olarak gözükür. Bu sayede sedef hastalığı lezyonları yüzü çok fazla tutmaz diyen Dr. Mehmet İlteber Bahadır sözlerine şöyle devam etti; lezyonların yüzde fazla çıkmamasının ikinci sebebi ise; yüzümüz kol, bacak, diz, dirsek gibi fazla darbe almaz. Çünkü bir insanın en çok özendiği koruduğu, kolladığı bölgelerin başında yüzümüz gelir. Gün içerisinde de yüzümüzü tüm çevresel faktörlerden, darbelerden koruruz. Daha önceki programlarda soğuk havanın cilde bir darbe olduğundan bahsetmiştik. Çeşitli yüz kremlerinde kullanılan A ve D vitamini içeren çeşitli aromatik yağlar ile yapılmış kremler kullanmak cildi soğuk havanın etkilerinden korur.” Bir kişi krem alırken içindeki yağların hangi özelliklere sahip olması gerekmektedir?” Bu çok anlamlı bir soru diyen DR. Mehmet İlteber Bahadır sorunun cevabına şu şekilde devam etti;
Bunu aslında uzun bir söyleşi yaparak anlatmak lazım, çünkü kullanılan yağlar bizim kendi kliniğimizde tedavide kullandığımız ürünlerin başında geliyor. Hastalara kısaca şunu söyleyebilirim. Her yağ, yağ değildir. Her krem de sedef hastalarının kullanabileceği krem değildir. Krem alırken içinde pek çok kimyasal türev olmaması gerekmektedir, ikinci olarak yağların aromatik bölge yağları özellikle sıcak bölgelerde yetişen bitkilerden seçilmiş yani içinde D vitamini yüksek oranda olan yağları bizzat kendim seçerek hastalara uyguluyorum.
Yukarıda uzun uzun yüzde sedef hastalığının olmadığından bahsetmiştik. O zaman bir hasta bize geldi ve yüz bölgesinde sedef hastalığı lezyonu var, olmaması gerekirdi buradaki yanlış, eksiklik ya da fazlalık nedir? Sorunun birinci sebebi maalesef yüzümüzde kullandığımız kremler özellikle bayan hastalarda yüzde sedef hastalığı lezyonlarını daha fazla görürüz ona sebep, bayanların daha genç ve güzel görünmek için bir alışkanlık olarak erkeklerden daha fazla krem kullanırlar. Yanlış krem kullanımı cilt altında alerjik reaksiyon yapar ve kişinin cildi adeta bebek poposu gibi şişer, cilt kabarır. Bütün bunlar cilde darbe olarak algılanır ve maalesef hassaslaşan bölge iyileşme döneminde yerine sedef hastalığı lezyonlarını bırakır. Sonuçta yanlış krem seçimi ve aşırı kullanımı yüz bölgesinde sedef hastalığının ana sebebidir.
Diğer sebepleri saymak gerekirse; akne, yüz bölgesine dövme yaptırılması, saçlı deride sert tarak kullanılması , yüzde piercing kullanılması cilde darbe olarak algılanır ve sedef hastalığının yüzde artmasına sebep olur.
Yüzde krem seçimi başta olmak üzere tüm etkenler sedef hastaları tarafından dikkate alınmalı ve uyulmalıdır. Bu kendilerinin çok daha rahat bir hayat sürmesini sağlar. Biz yüzde kortizonlu krem kullanılmasını asla önermiyoruz, zaten daha ince ve narin olan cilt çok kısa bir süre de incelip yok olur diyen DR. Mehmet İlteber Bahadır; kortizon sürmenin yüzde sedefi arttırabileceğini söyledi.
Dr. Mehmet İlteber Bahadır; kremlerde hangi yağların seçilmesi gerektiği konusunda kliniğine gelen hastalarına daha detaylı bilgiler verdiğini söyledi. Şu ana kadar bine yakın iyileşmiş hasta fotoğrafı yayınladığını anlatan ve hiçbir klinikte böylesine büyük bir başarı oranı olmadığı söyleyen DR. Mehmet İlteber Bahadır yağ seçiminde kendisinin bitkisel yağlar ve içinde D vitaminin fazla olduğu güneş ışığını çok gören mümkünse yaz güneşi altında 3 ay bekletilmiş yağları önerdiklerini belirtti.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Dr. Mehmet İlteber Bahadır ve uzman ekibi cilt hastalıkları, saç ekimi, mezoterapi ve estetik cerrahi alanlarında yıllardan beri başarıyla hizmet vermektedir.
Dr. Mehmet İlteber Bahadır öncülüğünde kurulan merkez; sedef hastalığı, kronik egzama, liken planus ve iktiyozis gibi üst cildin parçalandığı ağır cilt hastalıklarında hizmet veren hem Türkiye hem de dünyadaki sayılı merkezlerin başında yer alır.
Sadece lezyonların kaybolmasıyla hastalığının bitmediğini anlatan Dr. Mehmet İlteber Bahadır hastalarını tedavi sonrası 2 yıl daha takip ettiğini söylüyor. Ortalama tedavi süresinin 2,5 - 3,5 ay olduğunu belirten Dr. Mehmet İlteber Bahadır her hastada aynı sonucu aldıklarını ve her hastayı tertemiz yaptıklarını söyledi.
Türkiye’deki hastaların lezyonları bittikten sonraki 2 yıl boyunca, her 4 ayda bir randevuya aldığını belirten Dr. Mehmet İlteber Bahadır yurtdışı hastalarının ise Whatsapp üzerinden tedavi sonrası takip ettiklerini belirtti.
Sedef hastalarının kendi merkezlerinde tedaviye başlamadan 2 hafta önce özellikle kortizon içeren kremleri bırakmasını isteyen Dr. Mehmet İlteber Bahadır hastaların birinci randevusunda sedef hastalığının tipi, lezyonlarının kalınlığı, vücuttaki yaygınlığı ve hastanın cilt tipine göre teşhis koyup hastaya 14 haftalık tedavi planlaması yapılıyor. Hastaların tedavi programına kesinlikle uyması gerektiğini belirten Dr. Mehmet İlteber Bahadır tedavi uygulamalarının çok kolay olduğunu, bir ilkokul çocuğunun bile rahatlıkla evde banyoda hiç yorulmadan uygulayabileceğini söyledi.
Tedavinin en önemli özelliğinin ise hiçbir yan etkisi olmadığını belirten Dr. Mehmet İlteber Bahadır 1 aylık bir bebekte ya da hamile bayanlarda da tedavinin hiçbir yan etkisi olmadan uygulanabileceğini anlattı.
Tedaviyi planlarken cilt tipinin ve sedef hastalığı lezyonlarının tipi, lezyonların yaygınlığı ve kalınlığının çok önemli olduğunu vurgulayan Dr. Mehmet İlteber Bahadır; haftalık banyo sayısının planlandığını söyledi. Lezyonların kalınlığı ve yaygınlığına göre kür uygulaması sonrası yaklaşık 4 dakika ile 20 dakika arasında bekleme süresi olduğunu belirtti. Bekleme süresinin ve banyo sıklığının çok önemli olduğunu, bu sürenin yanlış tespit edilmesi tedavinin çok yavaş gitmesini ve tedavi edilememesine yol açabildiğini belirten Dr. Mehmet İlteber Bahadır sözlerine “banyodan çıktıktan sonra ikinci etap yağ ve losyonlarının sürüş tekniği ve tarzı çok önemlidir. Asla direkt yaranın üstüne ovalayarak sürmemeliyiz, bu ters etki yapar. Lezyonların kızarmasına, şişmesine, kaşıntının artıp lezyonların büyümesine ve şişmesine yol açar” diyerek devam etti.
Doğru sürüş tekniğinin tek tek klinikte her hastaya özenle gösterdiğini belirten Dr. Mehmet İlteber Bahadır yağ ve losyonların lezyonun 5 cm – 10 cm uzağından, sağlam ciltten yayarak lezyonun üst kısmını nemlendirecek şekilde sürülmesi gerektiğini anlattı;
Yaklaşık olarak 3 - 3,5 ay sonra cilt tertemiz oluyor. Bu gerçekten yüz güldürücü, fakat bizim kliniğimize gelen her hasta zaten tertemiz oluyor. Önemli olan bundan sonrası, önemli olan lezyonların tekrar çıkmamasıdır.
Lezyonların tekrar çıkmaması için uyguladığımız birinci önemli uygulama ise cilt bakımı programıdır. Hastanın cilt tipine göre özel cilt bakım programı uyguluyoruz. 2 yıl boyunca bu programı uygulamak zorundadır. Türkiye’de kendilerinin pek çok cilt bakım ve güzellik merkezleriyle de ilgilendiklerini belirten Dr. Mehmet İlteber Bahadır cilt bakım uygulamalarında, cildin güçlü, pürüzsüz ve gece karanlığında dahi parlayan bir cilt olduğunu belirtiyor. Cilt bakım programı hastalarının ileriki yıllarda hamilelik döneminde tekrardan uygulanmasını her hastaya önemle tavsiye ediyoruz.
Sedef hastalığı lezyonlarının tekrar çıkmasını engelleyen ikinci önemli uygulamamız ise diyet programımızdır. Bu dönemde kendimize ait özel bir diyet listemiz var. Ciltteki kan akımını arttıran gıdaları yasaklıyoruz. Bunu her hastaya detaylı bir liste halinde veriyoruz. Bizim uyguladığımız diyet listesi çok önemli, ortalama olarak bir hastanın sedef lezyonlarının tekrardan çıkmaması için 8 aylık bir süre bizim için yeterlidir. Diyet listemizi de 8 ay gibi bir süre ile uyguluyoruz. Hastaların sedef lezyonlarının tekrardan çıkmayacağından emin olduktan sonra diyet kısıtlamamızı kaldırıyoruz.
Dokuz yıldan beri faaliyet gösteren kliniğimiz yılda yaklaşık olarak 1000’e yakın yeni hastaya hizmet vermektedir. İngiltere, Almanya, Azerbaycan, Arabistan, Kore ve Arjantin gibi ülkelerden de takip ettiğimiz hastalarımız var. Şuana kadar bine yakın yayınladığımız hasta fotoğrafımız ve yaklaşık binin üzerinde elimizde yayınlamadığımız hasta fotoğrafı var.
Gerek hasta sayısı, gerekse tedavi oranlarımızda kendi alanımızda dünyada tekiz ve lideriz. Her hastayı tertemiz yapmadan bırakmıyoruz. Sedef hastalığı tedavi edilebilir. Özetle; çok kolay ve rahat bir şekilde, evde banyolarımızda uygulayacağınız tedavi sayesinde, bu hastalığı hiç kimse ömür boyu çekmek zorunda değil. Sevgiyle ve sağlıcakla kalın.
Sedefsiz cildin yaralanması bu bölgede yeni sedef lezyonlarının oluşmasına neden olabilir. Bu duruma Köbner fenomeni adı verilir. Güneş yanığı ve kesikler bu duruma yol açabilir. Güneş sedef için çok iyi olsa da uzun süre yakacak derecede güneşlenmekten kaçınılmalıdır. Sedef hastaları kesinlikle kalıcı dövme yaptırmamalıdır çünkü dövme yapılan yerlerde de sedef ortaya çıkabilir. Sedef yaralarında yoğun kaşıntı çevre deride de Köbner fenomeni etkisiyle yeni sedef yaralarının oluşmasına yol açabilir bu nedenle tedavi edilmelidir. Ayrıca çoğu sedef hastası kabuklarla oynayıp koparır. Bu durum da yine aynı probleme neden olabilir.
Yapılan çalışmalar özellikle ciddi hayat değişimlerinde sedefin değişiklik gösterdiği saptanmıştır. Yeni yapılan bazı araştırmalarda stres ile beraber vücutta bağışıklık sistemini tetikleme özelliği olan bazı maddelerin kanda arttığı belirlenmiştir. Sedef hastalığı bayanlarda özellikle genç kızlık dönemlerinde sıkça görüldüğünün altını çizen Dr. Mehmet İlteber BAHADIR, bayanların bu dönemde daha yoğun stres yaşadığını düşünmektedir. Gene bayanların aşırı stresli dönemlerinden bir tanesi de hamilelik ve hamilelik sonrası dönemdir. Bu dönemlerde bayanlar hem aşırı stres artması, hem de hamilelik sonrası hormon çekilmelerinden dolayı vücutlarındaki lezyonlarda çok ciddi bir artış görülmektedir. Yine ayrıca pek çok bayan sedef hastalığı ile ilk kez bu dönemde karşılaşır.
Sedef hastalığı erkeklerde her yaşta görülmekle beraber bayanlarda olduğu gibi çok spesifik değildir. Özellikle erkeklerde kişisel stresin arttığı dönemlerde hastalar sedef hastalığına ilk kez yakalandığını belirten Dr. Mehmet İlteber BAHADIR, Örnek vermek gerekirse pek çok hastamda kişi son 1-2 yılda ticari işlerinin bozulduğundan bahseder. Veyahut ailesinde, anne-baba gibi ebeveyn ölümlerinin olduğunu görürüz. Bu dönemlerde erkeklerde sosyal ve psikolojik çöküntülerin sık olduğunu görürüz. Kişiler sedef hastalığı ile ilk kez bu dönemde karşılaşırlar. Ayrıca Dr. Mehmet İlteber BAHADIR genç erkeklerde üniversite sınavının ve askerlik döneminin sedef hastalığını tetiklediğini özellikle belirtti.